Grönland, Danimarka Krallığı’nda özel statü ile yönetilen bir bölgedir.
“Grönland’ı satın almak istiyoruz “diyerek ortaya bir söylem atan ABD Başkanı Donald Trump, bu bölgenin dünyanın siyasal radarına girmesine sebep oldu.
Bu teklif, dünya medyasında dalga dalga yayılırken, Grönland’lı siyasetçilerin tepkisi de net oldu: “Satılık değiliz“.
ABD Başkanı Donald Trump’ın bu türde bir açıklama yapmasının temelinde ne var? Bu bölge ne oldu da böyle kıymete bindi?
Grönland, dünya rezervlerinin %10’unu barındıran nadir toprak elementleri, uranyum ve petrol kaynaklarıyla küresel güçlerin iştahını kabartıyor. Ayrıca iklim değişikliğiyle eriyen buzullar, Arktik Denizi’ndeki ticaret yollarını açarak Grönland’ı jeopolitik bir üs haline getiriyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın bu pervasız teklifi, Grönland’ın bağımsızlık mücadelesine beklenmedik bir ivme kazandırdı.1979 yılından itibaren bu bölgeden yükselen bağımsızlık sesleri bölgenin ihtiyacı olan ve Danimarka’nın yıllık 500 milyon euro tutarında bütçe desteği yüzünden çok kısık kalıyor. Grönland’ın 56 binlik nüfusu, bağımsızlık için gerekli altyapıyı tek başına inşa etmekte zorlanıyor. Eğitim, sağlık ve ulaşım sistemleri hâlâ Danimarka’nın mali desteği olmadan yürümüyor. Üstelik iklim değişikliği, geleneksel geçim kaynağı olan balıkçılığı tehdit ediyor. Trump’ın teklifi, Grönland’ın bu bağımlılıktan kurtulmak için alternatif yollar araması gerektiğini hatırlattı. Bunlar arasında madencilik, turizm ve uluslararası iş birlikleri ise akla ilk gelen düşünceler olarak öne çıkıyor.
6 Nisan 2021’deki seçimler, Grönland’ın geleceği için bir dönüm noktası oldu. Inuit Ataqatigiit (IA) partisi, “çevreyi madencilikten koruma” vaadiyle sandıktan birinci çıktı. Seçimin kilit konusu, güneydeki Kvanefjeld projesiydi. Bu devasa maden sahası, nadir toprak elementleri ve uranyum rezervleriyle Grönland’ı zenginleştirebilirdi, ancak çevreciler radyoaktif kirlilik ve ekosistem tahribatı uyarısı yapıyordu.
Inuit Ataqatigiit (IA) partisinin zaferi, Grönland’ın bağımsızlık hedefinde bir paradoks yarattı. Madencilik olmadan ekonomik özgürlük mümkün olabilir mi? Inuit Ataqatigiit (IA) partisi Lideri Múte Bourup Egede, “Ekonomiyi balıkçılık ve turizmle büyütmeliyiz” dese de bu sektörlerin Danimarka desteği olmadan finansmanı zor. Üstelik Çin ve ABD gibi ülkeler, Grönland’ın madenlerine yatırım yapmak için sırada bekliyor. Danimarka, Grönland’ın özgürlük arzusuna “Maddi olarak yeterli duruma geldiğinizde size yardımcı oluruz” ifadesiyle karşılık verse de asıl kaygısı bölgenin Çin veya Rusya’nın nüfuz alanına girmesi oluyor. Grönland ise bu küresel güç mücadelesini, bağımsızlık görüşmelerinde avantaj olarak kullanmayı umuyor.
Grönland’ın kendi ayakları üzerinde durma çabası, sadece Danimarka ile değil, büyük devletlerle de bir strateji oyununa dönüştü. ABD, 1946’da Grönland’ı Danimarka’dan satın almak için gizlice girişimlerde bulunmuştu. ABD Başkanı Donald Trump’ın döneminde ise Thule Hava Üssü’nü genişletme planları konuşulmaya başlandı. Buna karşın Çin, 2018’de Grönland’da konsolosluk açma ve havaalanı yapma projeleriyle Danimarka’yı huzursuz etti. Grönlandlıların %70’i, gelecekte bağımsızlığı destekliyor. Inuit Ataqatigiit (IA) partisi hükümeti, bu hedefe ulaşmak için “yeşil ekonomi” modelini savunuyor: Temiz enerji, sürdürülebilir turizm ve düşük etkili madencilik. Bu plan hem çevreyi koruyup hem de gelir elde etmeyi amaçlıyor.
Artık Grönland yalnızca “eriyen buzulların ülkesi” değil, aynı zamanda küresel güçlerin rekabet alanı olmuş durumda gözüküyor. Bağımsızlık yolunda Grönland’ın önünde iki seçenek var. Ya madencilikle hızlı bir ekonomik sıçrama yapıp Danimarka’dan kopacak ya da yeşil dönüşümle uzun vadeli bir bağımsızlık stratejisi izleyecek. Ancak her iki senaryoda da uluslararası aktörler kritik rol oynuyor.
Grönland değişen siyasi konjonktürün etkisi altında 2025 seçimlerine giriyor. Seçimde çıkacak sonuç bölgenin özgürlük hayallerinin nasıl şekil alacağı hakkında etkili bir dönüm noktası, bir yol ayrımının basamak taşları olacak.